Archive for Ocak, 2009

Besin Allerjileri

Bugün çocukların %4 ile %6’sında besin alerjisi görülmektedir. Yetişkinlerde ise bu oran %1-2 civarındadır.
Besinler içerisindeki besin öğeleri arasında alerjiye yol açan maddeler genellikle
protein yapısındadır. Bunlar :

  • İnek sütü,
  • Yumurta,
  • Soya fasulyesi,
  • Kabuklu ve yağlı kuru yemişler (fındık, fıstık gibi),
  • Balık ve kabuklu deniz ürünleri,
  • Baharatlar,
  • Tahıllar,
  • Sebzeler ve meyveler.

İnek Sütü:

Her yüz çocuktan üçünde alerji görülmektedir.Alfa laktoglobulin, kazein, sığır gamma globülin, sığır albümin ve beta laktoglobulin sebep olan alerjenlerdir.
İnek sütü proteinlerine bağlı alerjik reaksiyonlar yaşamın ilk haftalarında, ortalama 3’üncü ayda başlamaktadır.

Gerek bağırsağın fonksiyonel ve morfolojik yapısının gelişmesi gerekse de hedef organda duyarlılık azalması sonucu 2-3 yaşlarında ortadan kalkmaktadır.

Sağlıklı olan bir bebekte inek sütü verilmeye başlandıktan sonra ishal ve kusma gözlenirse, bazen dışkısında kan varsa ve çocukta sancılanmaya bağlı huzursuzluk ve ağlama varsa inek sütü alerjisi akla gelmelidir.

İnek sütünün çıkarıldığı bir diyet tüketiliyorsa aşağıdaki besinler ve besin öğeleri içeriğinde olan diğer ürünler de tüketilmemelidir.

  • Tereyağ, tereyağ aromalı diğer yağlar, margarin
  • Kazein, kazeinatlar
  • Peynir çeşitleri, yoğurt, krema, muhallebi
  • Yarı hidrolize edilmiş ürünler
  • Laktalbumin, laktoglobulin, laktoz,laktuloz içeren ürünler
  • Süt (az yağlı yarım yağlı, süt tozu, süt proteinleri, diğer hayvan sütleri)
  • Puding, helva, aroma katıcı maddeler (doğal veya yapay)

Yumurta:

Kızamık veya
kabakulak aşılarının tavuk embriyosunda hazırlanması nedeniyle, eğer bilinmeden aşı yapılırsa hayatı tehdit edici alerjik reaksiyonlar başlayabilir. Yumurta beyazında daha fazla görülmektedir.Ovoalbumin, ovomukoid, ovotransferrin ve konalbumin yumurta beyazındaki en önemli alerjenlerdir. Özellikle bebeklikte ve erken çocukluk döneminde yaygın olarak görülmektedir.Yıllar geçtikçe etkisi azalmakta ve yetişkinlik döneminde ise tamamen kaybolmaktadır. Yumurta alerjisinde egzema veya ürtiker görülme sıklığı diğer besin alerjenlerine kıyasla daha fazladır. Yumurta alerjisi, yumurtanın kendisinin veya yumurta içeren yiyeceklerin alınmasından sonra, dakikalar veya saatler içinde ortaya çıkan,
· yaygın kızarıklık,
· hırıltılı solunum,
· kusma,
· ishal
ile kendini belli eder.

Yumurta akının bir yaşından önce verilmemesi, başlandığında ise yavaş yavaş artırılması gereklidir. Alerji belirtileri ortaya çıktığında yumurtaya en az altı ay ara verilmelidir.
Yumurta alerjisi olup yumurtayı diyetinden çıkaran bireylerin, ek olarak diyetinde tüketmemesi gereken besinler ve besin öğeleri;

  • Her türlü hayvan yumurtası,
  • Albümin, Globülin, Livetin, Lizozim, Ovoalbumin, Ovoglobulin, Ovomusin, Ovomukoid, Ovovitellin içeren besinler,
  • Mayonez, makarna’ dır.

Balık ve deniz ürünleri:


Oldukça güçlü alerjenlerdir.
Zorlu ve ani reaksiyonlara neden olurlar.
Alerjik reaksiyonlara neden olan balık ve deniz ürünlerinden bazıları:

  • sardaIya,
  • uskumru,
  • ton balığı,
  • ıstakoz,
  • kerevit,
  • yengeç,
  • salyangoz,
  • midye,
  • karides,
  • istiridye,
  • kalamar
  • ahtapottur.

Ağza alınmasından birkaç dakika sonra alerji görülebilir.Alerjiye sebebiyet veren
balık ve deniz ürünü yendikten sonra;

  • Deride kızarma, ürtiker ve anjiyoödem,
  • Sindirim siteminde; karın ağrısı, kusma, bulantı, ishal ve karında kramplar,
  • Solunum sisteminde; astım ve rinit, ve genel bir reaksiyon olarak anaflaksi gözlenebilir.

Balık alerjisi yıllar geçtikçe azalabilir ama bu durum yumurta veya süt alerjisi gibi kolaylıkla gerçekleşmez.

Fındık, fıstık ve diğer yağlı tohumlar:

Sık görülen klinik belirtiler;

  • Astım,
  • Dudaklarda ve yanak mukozasında kabarma,
  • Laringeal ödem,
  • Ürtiker
  • Bazen de egzamadır.

Alerjiye sebep olan besinler;
Yerfıstığı,
Badem,
Hindistancevizi,
Brezilya kestanesi,
Kestane,
Ceviz,
Şamfıstığı,
Amerikan elması,
Fındıktır.

Etkilerini genelde yendikleri zaman göstermelerine rağmen;

  • Badem,
  • Kestane,
  • Fındık,
  • Yerfıstığı yağları

soluma yoluyla alerjik reaksiyon oluşturabilirler. Yerfıstığı alerjisi yaşamın erken dönemlerinde kendini gösterir ve çoğu bireyde yaşam boyu sürer.

Tahıllar:

Buğday ve mısır bu gruptaki diğer besinlere kıyasla daha sıklıkla görülen alerjen tipleridir.
Buğdayda bulunan ve bir glikoprotein olan alfa-amilaz tripsin inhibitörü en önemli alerjen tipidir. Buğday alerjisi olan bireylerin diyetinde bulundurmaması gereken besin ve besin öğeleri;

Kepek,
Ekmek kırıntısı,
Bulgur,
Tahıl ekstraktı,
Kuskus,
Durum buğdayı
Durum unu,
Nişasta
Gluten,
Makarna,
Erişte,
Malt,
Soya sosu
Krakerler

Etler:
Genelde bebeklik çağında tavuk ve sığır etine karşı besin alerjisi görülür.Kuzu eti daha az alerjendir. Süte duyarlı hastalar, sığır etine alerjik reaksiyon gösterebilir.Yumurta alerjisi olan bireylerde tavuk etine karşı duyarlılık gözlemlenebilir.

Meyveler:

Alerjiye neden olanlar;
Elma,
Armut,
Asitli Meyveler,
Çilek,
Kavun-karpuz
Sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali)’dir.

Klinik belirtiler çiğ meyvelerin yenmesiyle ortaya çıkar. Meyve ve sebze alerjisine neden olan bireylerin çoğu polen alerjisi olan bireylerdir. Meyve ve sebze proteinleri genelde ısıya dayanıksızdırlar ve bu nedenle pişirildiklerinde alerjik kişiler tarafından da tüketilebilirler.

Sebzeler ve Kuru baklagiller:

Patates veya havuç gibi sebzelerin kabuğuna karşı bir duyarlılık olabilir, fakat yenebilir kısımlarına karşı bir belirti gözlemlenemeyebilir.Kereviz veya kuşkonmaz gibi sebzelere ise dokunma ya da yıkama sonucu dermatit gözlenebilir. Kurubaklagiller bu grupta alerjen özelliği en aktif olan yiyeceklerdir.

Özellikle;
bezelye,
soya fasulyesi, 
fasulye veya
yerfıstığı
ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

Baharatlar ve çeşni vericiler:

· Her türlü baharat,
· dereotu,
· anason,
· kimyon,
· kakule
· kereviz tohumu,
· tarçın,
· karanfil,
· kişniş,
· zencefil,
· hindistancevizi,
· hardal,
· karabiber,
· kırmızıbiber,
· nane,
· haşhaş tohumu,
· adaçayı,
· kekik ve vanilya

Hardal ürtikere, hardal ve karabiber ise solunum sisteminde problemlere neden olabilir.
Vanilya ve nane nadir olarak solunum sisteminde klinik belirtiler oluştururlar.
Tarçın, nane ve hindistancevizi yağları anjiyoödeme neden olabilirler.

Çikolata ve bal:

Alerjik Rinit,
Migren,
Ürtiker ve
Gastrointestinal bozukluklardan sorumludur.

Bal nadiren alerjiye neden olur ve reaksiyonlar genelde ürtiker ve gastrointestinal bozukluk şeklinde gerçekleşir.
Bala alerjisi olan hastalar genel olarak karabuğday, yonca veya polene karşı duyarlı bireylerdir.

Dyt.Sema Börekci www.diyetvesaglik.com

Ocak 16, 2009 at 7:14 am Yorum bırakın

Erkeklerde Obezite

Obezite….

Sadece kadınlara has bir durum gibi gösteriliyor çoğu kez. Evet, obezite kadınlarda daha yaygın ancak obezite sonucu ortaya çıkan hastalıklar ve ölüm oranlarına bakıldığında erkeklerde durum çok daha vahim…

Araştırmalar, obezitenin kadınlarda daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Ancak aşırı kilo nedeniyle ölüm oranları erkeklerde daha fazla.

Bugün kilo fazlalığı ve obezite giderek artan oranlarda görülen bir toplum sağlığı sorunu. Obezite, tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve bunlara bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıkları, kalp krizi gibi hastalıklara neden oluyor.

Bir kişinin obez olup olmaması karın bölgesinde, iç organları saran yağlanmanın en basit şekilde değerlendirilmesi bel çevresinin ölçülmesi ile mümkün. Erkeklerde 102 cm. üzeri, kadınlarda ise 88cm üzeri yüksek risk grubu olarak kabul ediliyor. Bir diğer ölçüm şekli de bel – kalça çevresi oranının alınması. Bu oran 0,85 üzerine çıktıkça riskin arttığı görülüyor.

Kadın ile erkek arasındaki farklar:

Toplum geneline bakıldığında kilo fazlalığı ve obezite kadınlarda daha yaygın. Oysa ki obezitenin doğurduğu kronik hastalıklar ve bunun sonucu gelişen kalp-damar hastalıkları ve ona bağlı ölümlere bakıldığında erkeklerde durum daha kötü. Yağ dokusunun (adipoz dokusu) dağılımı bir kadın ile erkek arasındaki, ilk bakışta görülebilen en önemli farklardan biridir. Erkekler kilo aldıklarında yağlanma göbek tarafında olma eğiliminde iken, bu kadınlarda daha çok kalça, kol ve bacaklarda olur. Bu farka sebep olan şey ise Östrojen (kadınlık hormonu)’dur.

Östrojen eksikliği durumu olarak da tanımlanabilecek menopoz dönemiyle beraber, yağ dağılımındaki fark da ortadan kalkar. Kadınlarda da göbek etrafında yağlanmanın olduğu ve kol ve bacakların nispeten inceldiği görülür. Aynı şekilde menopoz dönemi kadınlar ile aynı yaş grubundaki erkekler arasında kalp-damar hastalıkları görülme sıklığı ve ona bağlı ölümlerin de eşitlenmeye başladığı görülür.

Obezite’ye karşı koymak için yapılması gerekenler: “İlaç tedavisinden çok, elbette doğru beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzının erken yaşlarda benimsenmesi gerekir. Bu amaçla daha çocuk yaşta hareket etmek, egzersiz yapmak özendirilmeli, televizyon başında, bilgisayar başında çok uzun süre harcanmasından kaçınılmalı. Televizyon seyrederken yemek yeme, bir şeyler atıştırma gibi alışkanlıklar terk edilmeli, çocuklara bu alışkanlık hiç kazandırılmamalıdır.

Beslenme konusunda temel prensipler olarak öğün atlanmaması ve yiyecek gruplarının bilinerek her grupta “sağlıklı” olanların “daha az sağlıklı” olanlara tercih edilmesi gerekir. Kilo kontrolü, kişinin kilo alırken önlem almaya başlaması 20-30 kilo aldıktan sonra vermeye çalışmasından çok daha kolay bir yoldur.

Kilo kontrolü için kişinin kendisini düzenli olarak tartması ve kendini kontrol etmesi gerekir. Beslenme alışkanlıklarında radikal değişimler içeren hızlı zayıflama diyetlerinden kaçınmak gerekir. Daha çok kalıcı yönde porsiyon kontrolü ve gereksiz kalorilerin kısıtlanma, besin değeri düşük ancak kalori değeri yüksek yiyeceklerin kısıtlanması daha etkili ve kalıcı bir önlem olacaktır.

Duyar gibiyim sanki diyorsunuz:

Dostlar atışır da yiğitler susar mı?
Sema Hanım elma ilen armut, biftek yerini tutar mı?
Adem olan light marul yutar mı?
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez hiç ufak bir göbekten…

Doymuş ile doymamış bir olur mu?
Sıratta kaloriden sual olur mu?
Hiç nutrasweetten baklava olur mu?
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez orta boy bir göbekten…

Coşar su deli gönül börek, mantı , pizzayla
Ürkütme gözünü hiç hacimle, enle, boyla
Elastik bir heyvandır mide olur yayla
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez hiç tahterevan bir göbekten…

Çiçek dalda güzeldir, et şişte…
Üç beyazı tartışmak boş bu işte
Fikirler değişir her yiyişte
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez kimseye muhteşem bir göbekten…

…gelir beyler gelir. Sessizce sinsice gelir. Tedbiri elden bırakmamalı.Sğlıklı günler dileklerimle..

Dyt.Sema Börekci

Ocak 9, 2009 at 9:50 am Yorum bırakın

Çocukluk Çağı Obezitesi ve Beslenme Tedavisi

Günümüzde insan sağlığını tehdit eden ve birçok hastalığa zemin hazırlayan şişmanlık sorunu (obezite), yaşam kalitesini düşüren en büyük problemlerden biri. Özellikle de çocuklarda görülen şişmanlık her geçen gün artıyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri ise yanlış ve düzensiz beslenme. Çocuk yaşta alınan fazla kiloların en büyük tehlikesi de, yetişkin şişmanlığının nedenlerinden biri olarak görülmesi. Yani çocuk yaşta şişmansanız, yetişkinliğinizde de şişman olmanız kesin olmamakla birlikte kuvvetle muhtemel. 

 

Obeziteyle başa çıkmanın yolları bugün dünyada en popüler araştırma konularından biri o yüzden. Obeziteyle özellikle çocukluk çağı obezitesiyle başı fena halde dertte olan ülkelerden biri Amerika. O yüzden Amerika başta olmak üzere birçok ülkede kanunlarla çocuk şişmanlığının önüne geçilmeye çalışılıyor. Bu konuda alınan bazı önlemler şöyle:

 

Okullarda tüm gazlı, şekerli ve yüksek kalorili içeceklerin satılması yasaklandı.
– Fast-food yiyeceklerin birçoğu kaldırıldı.
– Daha sağlıklı yiyecekler tüketilmeye başlandı.
– Şişman çocukların aileleri okula çağrılıp, şişmanlığın giderilmesi için okulla işbirliği yapmaları sağlanıyor.

– Okuldaki beslenme; doktor, beslenme uzmanı işbirliğiyle oluşturuluyor ve çocuklara psikolojik destek veriliyor.
– Kanunen çocukların her gün 20 dakika yürüyüş yapma zorunluluğu getirildi. Bu tedbirlere her gün yenileri ekleniyor.

 

Peki Türkiye’de neler oluyor? Ülkemizde de çocuk şişmanlığı ne yazık ki gittikçe artıyor. Bu konuda biz beslenme uzmanları ne yapıyoruz ?

 

2 yaşın üzerindeki çocuklarda, beslenmelerinde değişiklikler yaparak, tedavi yoluna gidiyoruz. Fakat bu değişiklikler, göründüğü kadar kolay gerçekleşmiyor. Çünkü arkadaşlarından ve ailelerinden ayrı bir diyet programına uymak, tüm çocuklara zor ve itici gelir. Bu programa ancak çevrelerinden güçlü destek alarak uyabilirler. Bu nedenle çocukla birlikte, ailenin de sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarını kazanıp, diyet programına uyması gerekir.

 

2 yaşın altındaki obez çocukların tedavisi

Her ne kadar diyet tedavisi yapılmasa da, sorun ciddi boyutlara vardıysa, çocuğun normal beslenmesi değerlendirilir, varsa besin seçiminde veya miktarlarındaki hatalar düzeltilir. Çocuğun zaman içinde yeterli ve dengeli bir beslenme alışkanlığına sahip olması sağlanır.

 

Bu nedenle bebeklik döneminde;

·        Belirli zamanlara yayılmış, belirli miktarlarda bir beslenme planı uygulanır.

·        Meyve suyu, süt gibi içecekler yerine susuzluk, sadece su verilerek giderilir.

·        Süt, yoğurt, meyve suyu gibi içeceklere şeker, reçel, pekmez, bal gibi ilave besinlerden kaçınılır.

·        Uzun süreli biberon kullanılmamalıdır. Onun yerine 6-8. aydan itibaren kaşık, bardak gibi gereçlerle yemek yedirilir.

 

2 yaşından büyük obez çocukların tedavisi

Çocukların diyetle aldıkları enerjinin 1200 kalorinin altına düşmemesine dikkat edilir. Bu kalorinin altındaki diyetler, lezzetsiz ve katı olmalarının yanında, besleyicilikten de uzak olduğu için çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine yol açar.

 

Bu nedenle çocukluk döneminde;

 

·        Çocuğun mevcut ağırlığı korunur veya ağırlık artışı durdurulur.

·        Boyunun uzamasına izin verilecek şekilde incelme sağlanır.

·        Zayıflama, obezitenin yanı sıra tansiyon gibi sağlık sorunları varsa önerilir. Ağırlık kaybı, şişmanlığın derecesine göre ayda 1 kilo ile 3 kilo arasında hedeflenir.

·        Enerji alımında küçük sınırlamaların yapıldığı bir diyet tedavisine başlanır. Diyet tedavisindeki hedef, mevcut diyetin kalitesinin artırılması, besinlerin çeşit ve miktarlarının çocuğa uygun şekilde ayarlanmasıdır.

·        Bu çocuklara şeker, bal, pekmez, çikolata, gofret, bisküvi, hamur tatlıları ve dondurma dahil, tüm sütlü tatlılar sınırlandırılır.

·        Yağ tüketimi sınırlandırılır. Etin görünen yağı ile tavuğun derisi çıkartılır, yemeklere daha az yağ konulur, kızartmalardan kaçınılır. Yemekler tencerede, fırında veya ızgarada yapılır. Süt, yoğurt, peynirin yarım yağlı veya yağsız olanı tercih edilir. Yağ içeriği fazla olan kuruyemişler daha az tüketilir.

·        Hazır meyve suları, kola, gazoz türü içecekler daha az tüketilir. Varsa kalorisiz veya düşük kalorili olanları, yani taze meyve suları, az şekerli kompostolar tercih edilir. Çocuklara diyet ürünleri verilmez.

·        Besleyici değeri düşük, yağ ve tuz oranı yüksek cipslerden özellikle kaçınılır.

·        Yemek öğünlerine özen gösterilir, atıştırmalar seyrekleştirilir.

 

             2-6 yaş arasındaki çocuklar için örnek mönü

 Kahvaltı       :1 su bardağı yarım yağlı süt

                        1 adet yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar peynir

                        3-4 adet zeytin, domates, salatalık

                        1-2 dilim ekmek

 

Kuşluk          : 1 orta boy meyve

 

Öğle               : 1 porsiyon (1-2 kepçe) etli sebze yemeği

                        1 porsiyon (1 kepçe) pilav veya makarna

                        Yarım kase yoğurt (ya da cacık, ayran)

 

İkindi            : 1 orta boy haşlanmış mısır (veya 1 kutu ayran, 1 parça simit, 1 meyve

 

Akşam           : 2 köfte kadar fırın tavuk

                        Bol, söğüş halinde sebze ve salata

                        1 kase yoğurt

                        1-2 dilim ekmek

 

*** Yukarıdaki mönü, çocukların boy, ağırlık gibi ölçüleri dikkate alınmadan standart değerlerle hazırlanmıştır. Yaklaşık 1200-1500 kalori enerji, 40 gram protein ve yeterli oranda vitamin, mineral, posa içerir. Ancak çocuğunuzun metabolizmasına uygun, daha sağlıklı bir mönüyle zayıflaması için mutlaka diyet uzmanına danışmalısınız.

Dyt.Sema Börekci

http://www.diyetvesaglik.com

 

 

Ocak 9, 2009 at 9:47 am Yorum bırakın


Son Yazılar

Popüler Yazılar

Ocak 2009
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031